İSTANBUL NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ

ELİYLE

 

ANKARA İDERE MAHKEMESİ

SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

 

 

 

                                                                                              DİNLENME İSTEMİ VARDIR.

 

 

DAVACI                    : Ali Ergin GÜRAN (İstanbul’da Mülhak İmam-ı Sultan Mevlana  

                                     Bekdaş Vakfı’nın sahih evladı ve son mütevellisi)

 

VEKİLİ                      : Av. Ali TÜMER

                                     Barbaros Bulvarı No:74 Barbaros Apt. K:2 D:9 Balmumcu

                                                                                                                  Beşiktaş/İST.

 

DAVALI                    : T.C. Bakanlar Kurulu’na İzafeten

                                     T.C. Başbakanlık

                                                           ANKARA

 

KONU                        : 18.11.1534 tarihli vakıfname ile vakfedilen İstanbul, Tokat, Sivas

                                     illerinde bulunan vakıf mülklerinin tesbiti ve vakıfa maledilmesi,

                                     talebinin, cevap verilmemek suretiyle reddine ilişkin idari işlemin

                                     iptaline karar verilmesi talebidir.

 

MÜDDET                  : 13.08.2007 tarihindeki talebe yanıt verilmemek suretiyle istemi red

                                     edildiğinden davamız (60+60 günlük) kanuni sûre içindedir.

 

OLAYLAR                :

 

                                    I- Müvekkilim, İstanbul’da mülhak, İmam-ı Sultan Mevlana Bekdaş Vakfı’nın sahih evladı ve son mütevellisidir. (Ek: 21.12.1981 tarihli tutanak)

 

                                    II- Müvekkilim Başbakanlık Makamına Posta ile 16.06.2007 tarihinde gönderdiği ekli dilekçe ile, aşağıdaki hususları arz ederek, talepte bulunmuştur.

 

                        “…

T.C.

BAŞBAKANLIK MAKAMI’NA

                                                  ANKARA

            1- Ben İstanbul’da Mülhak  (İmam-ı Sultan Bekdaş Efendi Vakfı)’nın sahih evlâdı ve son mütevellisiyim.

 

            2-Bu vakıf İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü’nün 6/433 no.sunda kayıtlıdır.

 

            Vakfın ismi çeşitli yazışmalarda;

 

                        a) Mülhaka’dan (Eyüp ve Galata’da vaki İmam-ı Sultan Bektaş Mehmet Efendi Türbesi Vakfı),

 

                        b) Mülhak, (İmam-ı Sultan Bektaş Mehmet Efendi Vakfı),

diye de anılmaktadır.

 

            3- Anılan Vakfın benden önceki mütevellisi Babam Mehmet Orhan GÜRAN idi.

 

            4-         a) Gerek Babam’a gerekse bana yapılan mütevellilik tevcihinden sonra düzenlenen örnekleri ilişik 21.11.1978 ve 21.12.1981 tarihli tutanaklarda, Vakfa ait varlık olarak, sadece Vakıflar Bankası (B) grubu hisse senetleri yer almıştır.

 

            Bu hisseler; 21.11.1978 tarihli Babam’la yapılan tutanakta görüleceği üzere 19.000.-TL.

            Benimle yapılan 21.12.1981 tarihli tutanakta da görüldüğü üzerede 20.500.- TL. dir.

 

                        b) Aynı tutanaklarda;

 

            - Vakfın Eyüp’de Abdülvedid Mahallesi, Kırım ve Tokmaktepe Sokak Pafta 5, Ada 94, 1 parsel sayılı 64 m2 sahalı Türbe’nin Karayolları tarafında fiilen istimlak edilmesi üzerine tezyidi bedel davası açıldığı,

 

            -Beyoğlu Kemankeş Mahallesi Necatibey Caddesi Pafta 123, Ada 97 Parsel 13’de (6) m2 mesahalı K. Mescit’in istimlak edildiği bunun için de bedel artırımı davası açıldığı görülmektedir.

 

                        c) Vakfın başkaca bir mal varlığı gösterilmemiş, teslim edilmemiştir. Bu konudaki sorulara, Vakfın başkaca varlığı bulunmadığı cevabı verilmiştir.

 

            5-         a) Tarafımızda Vakıfnamenin Türkçe tercümesi bulunmadığından o tarihlerde Vakfın başkaca malvarlığı ispat edilemiyordu.

 

                        b) Ancak Türbe ve Mescidi bulunan bir Vakfın başkaca bir (gelir getiren) varlığı olmaması düşünülemezdi. Zira Türbe ve Mescidin bakımı, onarımı, görevlilerin ücretleri vs. gibi giderlerinin karşılanması, özetle devamı için tüm örneklerinde olduğu gibi, gelir getiren bazı varlıkların-mülklerin- bulunması gerekirdi.

 

            Fakat Vakıflar İdaresi yok diyordu.

 

                        c) Türbe-Mescit gibi yerlerin istimlak edilmesi aklın alacağı bir davranış olamaz. Bu konuda bir gereklilik olsa bile, Türbenin yok edilmesi değil ancak nakli söz konusu olabilir.

                        d) Ancak hiçbir tarihi, sosyal, dini ve manevi değerlere itibar edilmeyen bir dönemde, Türbe ve Mescit yok edilmiş, Vakıflar İdaresi bunların istimlakine engel olması gerekirken, tezyidi bedel peşine düşmüştür.

 

            6- Vatandaşların Vakıflar İdaresine inanması, idarenin beyanını doğru kabul etmesi gerekir. Ancak ortada bir terslik olduğu da şüphesizdir. Zira bir Türbe-Mescit Vakıf edilirken bunların idamesi için gerekli varlıkların da Vakfedilmesi gereklidir.

 

            Bu yüzden Atalarımdan bana naklen gelen ve nezdimde bulunan Vakıfnamenin Arapça aslı Yeminli Tercümana Tercüme ettirilmiş ve notere onaylattırılmıştır.

 

            7- Bu Vakıfnamenin Arapça metni ve tercümesi ilişikte sunulmuştur (Ek: Üsküdar 2. Noterliğinin 20 Nisan 2007 tarih ve 10444 Yevmiye No.lu tercümesi ve eki Arapça Vakıfname metni)

 

            18.11.1534 (473 yıl önce) düzenlenen bu Vakıfname çok önemli hususları ihtiva etmektedir.

                        a) Vakfeden büyük büyük büyük ……..dedem Mevlâna Bekdaş’dır.

 

                        b) Kendisi aynı zamanda Surre İmam’ı dır. (Hac mevsiminde Mekke ve Medîne’ye para yardımı götüren birliğin imamı)

 

                        c) Vakıfname Anadolu Kazaskeri tarafından yazılmıştır.

 

                        d) Kostantiniyye Kadısı (daha sonra Şeyhülislâm olan) Ebu’s Su’ûd tarafından onanmıştır.

                        e) Vakıfnameye devrin çok önemli şahsiyetleri tanıklık etmiştir.

 

            8- Ayrıca çok büyük miktarlarda mülk vakfedilmiştir.  (Kaldıki bu Vakfın bünyesinde başka kişilerce kurulmuş olup bu Vakfa ilhakı vasiyet edilmiş, birçok “Mülhak Vakıf’ın” bulunduğunu da biliyorum. Manisa, Aydın yörelerine ait birçok gayrimenkulleri ihtiva eden bu vakıfların senetlerini de icabında transkripte ve tercüme ettirerek açıklayabilirim.)

 

            Vakıfnamede vakfedilen mülkler aynen şöyledir.

 

            “…………

            Salih niyetle ve büyük bir azimle yeri ve zamanı geldiğinde zikredilecek olan yararlar için çeşitli Vakıflar vakfetti.

 

            Aşağıdakiler bu Vakıflardan bazılarıdır:

 

            Galata surları dahilinde Karaköy diye bilinen yerde biri erkekler biri de bayanlar için yaptırdığı 2 (iki) hamam,

 

            Bu 2 (iki) hamama bitişik üzerlerinde 3 (üç) hücre (küçük oda) ve 2 (iki) oda bulunan 9 (dokuz) dükkân,

            Merhum vakfedicinin Allah’a yakın olmak, onun rızasını kazanmak ve Hz. Peygamberin “Allah için kuş yuvası kadar da olsa bir mescit yaptırana Allah’da Cennet’te bir ev yapar” hadisin mucibince amel etmek için adı geçen iki hamamın karşısında yaptırdığı mescidin yakınında bulunan 7 (yedi) dükkân,

 

            Bu dükkânlara yakın, Marula/Marola adlı kişinin yeri ve 3 (üç) taraftan ana yolla çevrelenmiş 3 (üç) dükkân,

 

            Kostantiniyye’de yer alan merhum Ahî Çelebi Camii yakınında bulunan 7 (yedi) dükkân,

 

            Adı geçen vakfedici sura bitişik meşhur geçidin yanındaki mescidinin yanında yer alan 2 (iki) dükkân,

 

            Tokat vilayetinde -Allah orayı afetlerden ve belalarda korusun-  Eskikapan diye bilinen yerdeki 34 (otuzdört) dükkânın yarısı,

 

            Sivas’a bağlı Venek adlı köyün yarısı,

 

            Bu yerlerin, bulundukları yerlerde adı geçen vakfediciye ait olduğu açık ve net bir şekilde bilindiği için buraların sınırlamaya, tarife, açıklanmaya ve tavsife ihtiyacı yoktur.

            …………”

            9- Vakıfnamede, vakfedilen mülklerin gelirinin ne şekilde harcanacağı da çok ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir.

 

            10- Bütün bunlar göstermektedir ki Vakıflar İdaresinin Vakfın başka varlığı yoktur şeklindeki beyanı gerçek dışıdır.

 

            Vakıfların varlıklarını korumak, kollamak, bu konuda azami dikkat ve özeni göstermek Vakıflar İdaresinin yegâne görevidir.

 

            Nitekim Vakıflar İdaresinin bu görevleri, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu, Vakıflar Tüzüğü ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kararname hükümlerinde, ilgili maddelerinde tek tek sayılmıştır.

 

            Vakıflar İdaresinin bu kanuni görevlerini yerine getirmediği Vakıf mallarını koruyup kollamadığı açıktır. Nitekim söz konusu Vakıfnamede “Galata Surları dahilinde Karaköy diye bilinen yerde biri erkekler biride bayanlar için yaptırdığı 2 (iki) hamam” şeklinde vakfedilen hamam ile ilgili olarak, Sayın Haldun HÜREL’in “İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık -Bir İstanbul Kültür Kitabı-” adlı eserinde aynen şu açıklama yer almaktadır. (Dharma Yayınları, 2006  3’üncü Baskı-Ek ilgili sayfalar)

 

            “…….

             Yüksek Kaldırım’a yakın, İstanbul’un en eski hamamlarından olan,

            Bektaş Efendi Hamamı da yitirdiğimiz değerler arasında idi Karaköy

            meydanında göreceğimiz Karaköy Palas, bu hamamın yerine inşa edilmiştir…”

 

            Vakıflar İdaresinin gözleri önünde, bu yıkımın nasıl gerçekleştirildiği ve Vakfa ait mülkün nasıl gasp olunduğu mutlaka araştırılıp ortaya çıkarılmalıdır.

 

            11- Arz olunan Vakıfname karşısında, Vakıflar İdaresinin artık ileri sürebileceği hiçbir bahane kalmamıştır.

 

            12- Bu konuda Vakıflar İdaresine yapacağımız başvurunun her zaman olduğu gibi sonuçsuz kalacağını bildiğimizden makamınıza başvurma zarureti hasıl olmuştur.

 

            2762 sayılı Vakıflar Kanununun 46. maddesi hükmüne göre bu kanunu yürütmek Bakanlar Heyetine aittir. Keza 18 Haziran 1984 tarih ve 18435 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan KHK/227 sayılı kararnamenin 1. maddesine göre Vakıflar Genel Müdürlüğü Başbakanlığa bağlıdır.

 

            13- Tüm arz olunan sebeplerle;

 

                        a) Vakıflar Genel Müdürlüğü,

 

                        b) İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü ile,

 

                        c) Tokat ve Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüklerine,

 

            Gerekli emir ve talimatların verilerek, Vakıfnamede zikri geçen mülklerin geçmişten bu yana akibetlerinin araştırılıp tespiti ve mülklerin “İmam-ı Sultan Mevlâna Bekdaş Vakfı” adına tescil ve teslimine, şâyet mülkler geri alınamayacak bir biçimde el değiştirmişse tazmînine ve 09.10.2003 tarih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu hükümlerine göre tarafıma bilgi verilmesine emir ve müsaadelerinizi talep ve arz ederim…

 

        Aile büyüklerinden duyduğum            şu tarihî misali de saygılarımla arzederim ki, bu vakfa(ve diğer vakıflarımıza) 1826 yılındaki “meş’um vak’a”yı müteakiben de el konulmuş, ama daha sonra sıkışan Osmanlı Hânedânı’nın, Tanzîmât ve İslâhat fermanlarıyla Avrupa müktesebâtını kabul etmek zorunda kalmasıyla -olsa gerek- Vakfın mülkleri geri alınmış… Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet devletine de tescil ettirilen bu vakıf mülkleri, 1950’den sonra girilen yağma düzeninde, bu sefer örgütlü şebekeler tarafından -sinsice- müsâdere edilir gibi bir duruma düşmüştür.

 

            Ama bugün gelinen aşamada, memleketi idâre eden yeni zenginlerimiz de tekrar Avrupa muktesebâtına muhtaç hâle gelince biz de ecdât yâdigârı vakıflarımız konusundaki adâleti, AİHM’nde arama imkânına kavuşmuş olduk… Unutulmamalıydı ki (ve unutulmamalıdır ki), Türk Sivil Toplumu’nun ekonomik alt-yapı’sı, “vakıflar” temeline dayanmaktadır. Bu temel ne zaman tahrip edilmişse, Türk Toplumu sosyo-ekonomik vesâyet ve/veya esâret altına düşmüştür. Ve dışarıdan empoze edilen siyâsî düzenlemeler veya rejimlerle de hiçbir zaman belini doğrultamamıştır… Biz Türk’leri, bir baskın aşîretin (Osmanlı’nın) peşine takılmış -Moğollar gibi- istilâcı bir güruh olarak gösteren bir tarih anlayışı, resmî tarih olarak gençlere belletilirken, aynı zamanda köklü ailelerin vakıflarını da yağmalamak, Türklüğü bu coğrafyadan silip süpürmek amacına hizmet etmekten başka ne anlama gelebilir ki…

 

                                                                                                Saygılarımla.

                                                                       Mülhak (İmam-ı Sultan Bekdaş Efendi) Vakfı

                                                                                  Sahih Evlâdı ve Son Mütevellisi

                                                                                              Ali Ergin GÜRAN.   …”

                                    III- Müvekkilim’in bu dilekçesine T.C. Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı (Başbakanlık İletişim Merkezi) tarafından verilen cevapta müracaatının incelendiği ve ilgili kurumlara iletildiği belirtilmiştir.

 

                                    IV-1- Tokat Bölge Müdürlüğü 09.07.2007 tarih ve 2022 sayılı yazıları ile vakfa ait taşınmaz bulunmadığı,

 

                                         2- İstanbul Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü 04.07.2007 tarih ve 83/21830 sayılı yazıları ile Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne yazıldığı bildirilmiş,

 

                                    Bu konuda başkaca bir bilgi alınmamıştır.

 

                                    V- Bunun üzerine Müvekkilim T.C. Başbakanlık Makamına, 13.08.2007 tarihli dilekçe ile başvurarak aşağıdaki hususları talep etmiştir.

 

                        “…

 

T.C.

BAŞBAKANLIK MAKAMINA

                                                                       ANKARA

 

 

 

İlgi :    a) 19.06.2007 tarih ve 50078 BİMER sayılı dilekçemiz.

 

                        b) Bu dilekçemize verilen ekli bilgilendirme yazısı.

 

            1- İlgi (a) sayılı dilekçemiz ekinde, İstanbul’da Mülhak İmam-ı Sultan Mevlâna Bekdaş Vakfının, 18.11.1534 tarihli Vakıfnamesinin noterden onaylı bir örneği sunulmuştu.

 

            2- Söz konusu Vakıfnamede görüldüğü üzere, İstanbul’da Vakfedilen mülkler dışında;

 

                        a) Tokat Vilayetinde Eskikapan diye bilinen yerdeki 34 dükkânın yarısı ile,

 

                        b) Sivas’a bağlı Venek köyünün yarısı vakfedilen mülkler arasında sayılmıştır.

 

            3- Makamınızca tarafıma verilen cevapta, başvurumuzun Vakıflar Bölge Müdürlüğüne ve Tokat Valiliğine bildirildiği belirtilmişti.

 

            4- Bu kere, Vakıflar Tokat Bölge Müdürlüğü’nden alınan ve bir örneği ilişikte sunulan yazıda,

            “…

            İstanbul Mülhak İmamı Sultan Bektaş Veli Efendi vakıf mülklerinin geçmişten bu yana akıbetlerinin araştırılıp tespiti yapılarak bilgi verilmesi istenmiş olup; Bölge Müdürlüğümüz Emlak kayıtlarında yapılan incelemelerde (Tokat-Çorum) İmam Sultan Bektaş Veli Efendi Vakfı adında herhangi bir Mülhak vakıf ve bu vakfa ait taşınmaz kaydı bulunmamaktadır. ”  denilmektedir.

            5- Halbuki, dosyaya sunduğumuz vakıfnamede, yukarıda sözünü ettiğimiz mülkler açıkça gösterilmiştir.

 

                        a) Vakıflar İdaresi, ya hiçbir araştırma yapmaksızın üstünkörü bir cevap vermiştir, ya da İmam-ı Sultan Mevlâna Bekdaş adını tahrif ederek sorumluluktan kaçmaya tevessül etmiştir.

 

                        b) Nitekim bu konuda, tapuda ve mahallinde bir tetkikat yapılmadığı da görülmektedir.

 

            6- Başvuru dilekçemizde arz olunduğu üzere, Vakıflar İdaresi birimleri, ne kadar önemli bir konu üzerinde görevlendirildiklerinin bilincinde olmadıklarından, bu tür meseleleri bir para-pul meselesi olarak görmekte ve gereken özen içinde hareket etmemektedirler. Nitekim İstanbul Valiliği kanalıyla, İst. Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne  04/07/07  tarihinde gönderilmiş olan -ve İstanbul’daki mülklerin âkıbetini soran- yazıya da hâlâ hiçbir cevap verilmemiştir.

 

            7- Halbuki, Vakıf konusu bir para meselesi değildir. Yerleşik Türk Sivil Toplumunun varlığı ve ispatı meselesidir. Ülkemize her gün yeni sınırlar çizildiği bir dönemde, yaklaşık 500 yıl önceye ait bu ve bunun gibi vakıfnameler bu konudaki temelsiz spekülasyon ve provokasyonlara en temel cevap niteliğindeki tarihi belgelerdir.

 

            8- Bu nedenle başvuru makamınıza yapılmış ve olayın ciddiyeti arzedilmeye çalışılmıştır. 

 

            9- 473 yıl önceki bu tarihi vakıfnamede yer alan, yok olmasına, kaybolmasına imkân bulunmayan vakıf mülklerinin hak ettikleri ciddiyetle araştırılması, tekrar vakfa mal edilmesi ve vakfın yaşatılması kaçınılmaz bir zarurettir.

 

            Belirtilen sebeplerle, Vakıfnamede belirtilen,

 

                        a) Tokat Vilayeti Eskikapan Mevkiinde bulunan 34 dükkân ve,

 

                        b) Sivas iline bağlı Venek Köyü ile

 

                        c) İstanbul’da bulunan bütün gayrimenkul’lerin

 

                        Tapu kayıtları, özel idare kayıtları, mahalli keşifler vs. konularında ciddi araştırmalar yapılmasını, söze konu yerlerin Vakfa mal edilmesini, Vakıf malları hiçbir şekilde el değiştiremeyeceğinden, olası haksız iktisapların bertaraf edilmesine emir ve müsaadelerinizi, 

 

                        Talep ve arz ederim.13.08.2007

 

 

 

                                                                                                               Saygılarımla.

 

                                                                                                          Ali Ergin GÜRAN    …”

 

                                    VI- (60) gün içinde ve halen T.C. Başbakanlık Makamı Müvekkil talebine herhangi bir cevap vermemek suretiyle, talebi red ettiğinden işbu Davayı açmak zarureti hasıl olmuştur.

                                    Tetkik ve kabulünü bilvekâle talep ve arz ederim.

 

DAVA SEBEPLERİ :

 

                                    I- Gerek 4762 sayılı Vakıflar kanunu gerekse Başbakanlığa bağlı olarak kurulan Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmasına ilişkin 18. Haziran 1984 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 227 sayılı KHK. Hükümlerine gere, Vakıflarla ilgili her türlü iş ve işlemlerin yapılması, denetimi, takibi Bakanlar Kurulu’nun (Başkanlığın) yetki ve sorumluluğundadır. Dolayısiyle Davamızın muhatabı da Bakanlar Kuruluna izafeten Başbakanlıktır.

 

                                    II- Olayımızda Müvekkilin yukarıda metinleri aynen zikredilen dilekçesinde belirtilen İstanbul’da mukim, Mülhak İmam-ı Sultan Mevlana Bekdaş Vakfı’nın vakfettiği mülklerin akibetinden de Başbakanlık sorumludur.

 

                                    III-1- Vakıflar İdaresi Müvekkilim’e mütevellilik tavcih ederken vakfın çok cüz’i miktarda Vakıflar Bankası hisselerine sahip olduğunu belirtmiş ve bu hisseler teslim edilmiş, başkaca varlığı olmadığı söylenmiş, Vakıflar İdaresindeki dosya bir sır gibi saklanarak kendisine gösterilmemiştir.

 

                                        2- Ancak Müvekkilim, yukarıda belirtilen dilekçelerde arz edildiği gibi kendisine atalarından intikal eden Vakıfnameyi tercüme ettirdiğinde vakıf mallarının hiç de idarenin söylediği gibi olmadığını görebilmiş ve söze konu müracaatını yapmıştır.

 

                                        3- Ekte sunulan Vakıfnamede görüleceği gibi Vakfın İstanbul, Tokat, ve Sivas illerinde vakfedilmiş bir çok gayrimenkulü mevcuttur.

 

                                    IV-1- Gerek mülga 28.6.1938 tarih ve 3513 sayılı Vakıflar Kanunun, gerek 4762 sayılı Vakıflar Kanunu ve gerekse 227 sayılı Kararname hükümlerine göre, Vakıfların mülklerinin tesbit ve kayıt altına alınması, muhafazası ve Vakıf şartlarına göre İdarece veya Mütevelli eli ile yürütülmesi, Başbakanlığa bağlı Vakıflar İdaresince yapılacaktır.

 

                                        2- Vakıfların,varlığı vakıfname ile sabit olan varlıklarının hiçbir şekilde zayii’ne, haksız olarak el değiştirmesine, haksız iktisabına sebebiyet verilemez.

 

                                              Kaldı ki bir örneği ilişikte sunulan ve orijinalleri Başbakanlık arşivinde bulunan belgelerden de anlaşılacağı üzere “Osmanlı” zamanında “Hazine-i Haremeyn-i Muhteremeyn’e mülhak görülmekle, Devletin-dokunulmaz-yapı taşlarından sayılmış bulunan bu vakıfların hiçbir varlığına el sürülmesi dahi caiz değildir.

 

                                        3- Olayımızda mevcudiyetleri vakıfname ile sabit olan ve kendisine bildirilen gayrimenkuller hakkında hiçbir işlem yapılmaması, kendisine bağlı birimlerin üstünkörü, yetersiz ve gerçekle bağdaşmayan bildirimleri veya hiçbir araştırmaya girmemeleri, Başbakanlığın, kanunlarla kendisine yüklenmiş sorumluluğunu berteraf edemez.

 

                                        4- Özellikle, tarihimizden gelen, (473 yıllık) her yönüyle sahiplenilip yaşatılması zorunlu olan, Vakıf mallarının, bir takım kişi-kurumlarca haksız ve usulsüz olarak adeta gasbedilmesine göz yummak, Başbakanlığın en azından kusurudur.

 

                                    V- Varlıkları Vakıfname ile sabit olan gayrimenkullerin;

 

                                        1- Arz üzerinden yok olması mümkün olmadığına,

 

                                        2- Vakıf adına da kayıtlarının olmadığı söylendiğine,

 

                                        3- Vakıf mallarının el değiştirmesi, hukuki bir sebep iddiası ile 3. kişilerce elde edilmesi mümkün olmadığına,

 

                                    Göre, Davalı, ve bağlı birimlerinin bu konuda ağır bir ihmal, yasal görevini yerine getirmeyen, kusurlu durumda oldukları açıktır.

 

                                        4-    a) Davalı’nın bu tutumu Vakıf’a ve Müvekkilime zarar vermiş ve haklarını ihlal etmiştir.

 

                                                b) Yasanın kendilerine yükledikleri görevin yerine getirilmesi talebine cevap vermemek suretiyle reddeden Davalı’nın işlemi açıkça hukuka aykırı olup iptali gerekir.

 

HUKUKİ SEBEPLER: İ.YUK. Vakıflar Mevzuatı, Sair tüm Mevzuat,

 

SÛBUT DELİLLER   : Ekte sunulan deliler (Müvekkil Başvuruları, Noter onaylı

                                       Vakıfname) Davalı ve Vakıflar İdaresi işlem dosyaları,

                                       Başbakanlık arşivi, Bilirkişi, Keşif v.s. tüm deliller.

 

SONUÇ VE TALEP  :

 

                                       1- Bir duruşma günü tayin buyrularak dinlenmemize,

 

                                       2- Yukarıda arz olunan, Davalı savunmasına vereceğiniz cevap ve

                                       duruşma da arz edeceğiniz sebeplerle, Müvekkil talebinin reddine

                                       ilişkin Davalı işleminin iptaline,

 

                                       3- Yargılama giderleri ile Avukatlık ücretlerinin Davalı’ya

                                      yükletilmesine,

 

                                       Karar verilmesini bilvekâle talep ve arz ederim. 11.12.2007

 

 

                                                                                                                        Saygılarımla.

                                                                                                                       Davacı Vekili

                                                                                                                      Av. Ali TÜMER